Kapıyı Açık Bırakmak - Prison Break İncelemesi
Prison Break
Eminim
en az bir kere Prison Break adını duymuşsunuzdur. Çok sevdiğim ve defalarca
izlediğim dizilerden. Genelde izlediğim tüm dizileri en az 2-3 kere izliyorum
ama Prison Break’i belki de 6-7 kere izlemişimdir.
Dizi
toplam 5 sezondan oluşuyor. İlk 4 sezon 2000’li yılların başında yayınlandı.
Son sezon ise yıllar sonra 2017’de yayınlandı. Zaten karakterlerin bir anda
yaşlanmasından anlarsınız. Makyaja para vermemek için mi o kadar yıl beklediler
sizce? Şaka şaka. Büyük ihtimalle kötü giden reytingler sonrası 5. sezon iptal
edildi. Günümüzde de hala ne yazık ki böyle sorunlarla uğraşıyor dizi sektörü.
Senaryo, oyuncular ve yönetmen açısından çok başarılı işler reytingler yüzünden
bitebiliyor. Prison Break de büyük ihtimalle öyle oldu. Dizi bitse de etkisi
geçmedi. Öyle ki hayranların da baskısı üzerine yıllar sonra aynı ekip son bir
sezon için bir araya geldi.
5
sezonun içinden en başarılı bulduğum sezon açık ara 1. Sezon. Her şeyin ilki
güzeldir. Sezon sayısı uzadıkça elde olmayan sebeplerle konular çok
karmaşıklaşıp farklı yönlere sapabiliyor. Buna rağmen Prison Break çok iyi
ilerledi. Diğer sezonlar da ilk sezonun tadını vermese bile gayet başarılı.
Dizinin
konusunu ana hatlarıyla anlatayım biraz. Esas oğlanımız Michael Scofield.
Michael müthiş bir zekaya sahip, dahi olarak nitelendirebileceğimiz türden bir
adam. Bir mühendis. Abisi Lincoln suçsuz olduğu halde hapse giriyor ve idama
mahkum ediliyor. Lincoln’e iftira atan adamlar çok yüksek mertebedeki adamlar.
Lincoln’ün işlediği iddia edilen suç da başkan yardımcısının kardeşini
ö*ldürmek. Dolayısıyla oldukça hassas bir dava.
Sonuç
olarak abisini hapisten kaçırmak için bir plan yapıyor. O plan sonucunda da bir
banka soyarak 5 yıl hapse mahkum ediliyor. O da abisinin durumunu anlatarak son
günlerini onunla geçirmek maksadıyla aynı cezaevine gönderilmeyi talep ediyor
ve en nihayetinde kendini Fox River Asylum’da buluyor.
Tabii
hapse girmeden, suçu işlemeden önce atacağı her adımı planlıyor ve vücuduna
kazıtıyor. Vücudunun her yeri şahsen hayranlıkla baktığım sanatsal dövmelerle
kaplı. Ayrıca, şans bu ya Fox River Hapishanesi bir şekilde Michael’ın
tasarladığı bir hapishane. Kendisi başarılı bir inşaat mühendisi. Bunun da
yardımıyla hapishanenin her köşesini vücuduna kazıyor.
Bu
yazmış olduklarım ilk sezonun hikayesi. İlerleyen sezonlarda olaylar bambaşka
yerlere evriliyor. Daha fazla detay verip sürprizleri bozmak istemiyorum
açıkçası.
Karakter
İncelemeleri:
Fox
River büyük bir hapishane ayrıca dizinin 5 sezon ilerlediği düşünülürse aşırı
fazla karakter geldi geçti diziden. Burada hepsini anlatmamın mümkünatı yok.
Yine de dizi akışı içerisinde önemli olan karakterleri yazmak istiyorum. Birkaç
tanesini detaylıca ele alacağız.
Dizideki
Önemli Karakterler:
1. Michael Scofield
2. Lincoln Burrows
3. Sara Tancredi
4. Theodore Bagwell ( T-Bag)
5. Fernando Sucre (Sucre)
6. Brad Bellick (Bellick)
7. Paul Kellerman (Kellerman)
8. Benjamin Miles Franklin (C-Note)
9. Alexander Mahone (Ajan Mahone)
10. L.J. Burrows (LJ)
1. Michael Scofield:
Michael, birkaç paragraf üstte
bahsettiğim gibi dahi bir adam. Ne yazık ki dahilik iyi bir şey olduğu kadar
kötü bir şeydir de. Özellikle Michael gibi “İnce Detay Hastalığı”na sahipseniz.
Michael için her şey mükemmel olmak zorunda. Eminim çevrenizde her şeyin dört
dörtlük olmasını isteyen, mükemmelliyetçi insanlar olmuştur. Tüm o insanları 10
ile hatta 20 ile çarpın. Hah, işte bulduğunuz sonuç Michael Scofield’dır.
Michael küçükken anneleri ölmüş,
babaları da pek iyi bir baba değilmiş. Dolayısıyla Michael’ın eğitimiyle vs.
Lincoln ilgilenmiş. Bu yüzden Michael ve Lincoln arasındaki dinamik çok farklı.
Hele de Michael hayatı boyunca terk edilmiş bir insan iken Lincoln’ü de
kaybetse aklını yitirirdi herhalde. Tüm bu maceralara abisi uğruna giriyor. Hem
de neler yaşayacağından, kimlerle tanışacağından hatta neleri ve kimleri fed
edeceğinden habersiz giriyor bu yola. Ne kadar mükemmelliyetçi olursanız olun,
ne kadar iyi matematik yaparsanız yapın söz konusu “insan” olduğu zaman hesap
edemeyeceğiniz değişkenler mutlaka olacaktır. İnsanlar öngörülemez
değişkenlerdir çünkü. Michael’in hayatında çok önemli bir yere sahip olacak
olan ancak henüz bundan haberi olmayan biri var. Huzurlarınızda… Dr. Sara
Tancredi!
2. Sara Tancredi:
Sara karakteri bana hep çok özel gelmişti. Çünkü derinliği çok fazla olan bir karakter. Morfin bağımlılığı, yaşadığı kayıplar, babasıyla olan çatışmaları, kendine has doğruları… Derken bir bakıyoruz ki Sara karakteri adeta bir gayya kuyusu olmuş. Sara’nın babası şehrin ileri gelen insanlarından biri. Hatta o kadar ileri gelmiş ki vali olmuş. Dolayısıyla Sara’nın bir hapishanede doktorluk yapması birçok kişiye saçma geliyor dizide. Sara’nın mantığına göre değil. Kendince önemli bir şey bu. Babasına bir baş kaldırış olmasının yanında bence ona çizilen fanus dünyanın ya da teraryum mu diyelim, her neyse oradan kaçma fırsatıydı. Genelde fazla otoriter ailelerde bu olur. Belli bir düzende yaşarlar. Evlatları çok fazla ortalıkta dolaşmasın, dikkat çekmesin isterler. Sara’nın babası da öyleydi biraz. Yine de bu teraryumun içinde Michael’a aşık olmasını engelleyemedi koskoca vali.
Aşk çok inanılmaz bir şey. Belli başlı kimyasal reaksiyonlar içermesinin dışında çok da önemli bir duygu. Bence bir insanda somut olarak görülen ender duygulardan biri. Bize hep sevgi, hüzün vs. soyut kavramlar olarak öğretildi değil mi? Bende diyorum ki “Bence pek de öyle değil.” Aşk sonucunda vücutta biiiiir sürü şey yaşanmıyor mu? Adrenalin salgılanıyor, bunun sonucunda sempatik sistem devreye giriyor. Sayısal okuyanlar şanslı, belki hatırlarlar. Yine de açıklamaya devam edelim. Genel kültür olsun. Sempatik sistem, genel olarak vücuttaki sistemlerden biri hariç diğerlerini hızlandıran bir sistem. Tekrar adrenaline dönelim. Aşk sadece adrenalin salgılatmaz, DOSE dediğimiz mutluluk hormonları da vardır. (D: Dopamin, O: Oksitosin, S: Serotonin, E: Endorfin) Bu hormonlardan da az biraz salgılarız. Sonuçta tüm bu hormonal aktiviteler sempatik sistemimizi çalıştırır. Göz bebekleri büyür, kalp atışları hızlanır. Sempatik bir sistemi yavaşlatıyor dedik. Hangisi biliyor musunuz? Sindirim! Eveet, evet. Midede uçuşan kelebekler onlar işte! Tanıdık geldi değil mi tüm bunlar? Bilim, özellikle de kimya ve biyolojiye bayılıyorum. Sanırım gerçekten doğru mesleği seçmişim. Her neyse biyoloji ile ilgilenen biri daha vardı, onu unuttuk!
Sara da Michael’a âşık oluyor
neticede ve bir noktada bir karar vermek zorunda kalıyor. Kapıyı açık bırakmalı
mıyım? Aslında Sara’nın hikâyesi de tam olarak burada başlıyor. Sonuçta kapıyı
açık bırakıyor ve Michael ile ekibi Fox River’dan kaçıyor. Sara’nın dizideki en
önemli rolü bu. Her şeyi başlatan o kıvılcım Sara bence. Tabii her şeyin bir
bedeli var. Sara bu süreçten sonra büyük bir vicdani yükün altına giriyor. Bir
şişe morfin çalıyor ve aşırı doz (DOSE değil maalesef L). İçinizi rahatlatalım ufak bir yoğun bakımsal
süreçten sonra iyileşiyor. Sonra 2-5 sezon boyunca genellikle stabil. Fazla da
spoiler verip haddimi aşmak istemiyorum.
3. Lincoln Burrows:
Lincoln’e pek ısınamasam da iyi bir
abi. Kaslara fazla yüklenmekten bazen zekâsal anlamda sıkıntılar yaşadığını
düşünüyorum. Yine de iyi biri. Dizinin olayı zaten onu hapisten kurtarmaktı.
Zincirdeki ana halkalardan biri yani. Bir oğlu var, bir tane kavuşamadığı aşkı
var. Klasik bir erkek. Fazla sempatim olmadığı için ekstra bir gözlem yapmadım
açıkçası. Hayata tutunmayı pek başaramamış bir arkadaş kendisi. Michael okusun
diye büyük fedakârlıkları olmuş. O açıdan gerçekten iyi biri. Dediğim gibi
diyecek pek bir şeyim yok.
-
Michael
& Sucre: Sucre iyi bir adam. Onun karakterinde birinin gerçekten sizinle
arkadaş olmasını isteyebilirsiniz. Korkak değil, ihtiyacınız olduğu zaman hep
arkanızdadır. Onun dışındaysa yanınızdan ayrılmaz. Michael ile ilişkisi
hakikaten çok özel. Sanırım hücre arkadaşı olmalarının da etkisi çok fazla.
Bazen kader mutlaka iki insanı karşılaştırır derler ya. Bence o ikisi de
mutlaka başka bir yerde de olsa karşılaşacaktı.
-
T-Bag:
Theodore, kötü bir karakter. Bunu kabul edelim. Çocukken yaşadıkları şeyler çok
ağır. Kısaca anlatmak gerekirse Theodore gayrimeşru bir çocuk ve aslında kendi
öz ablasının oğlu. Babası ve ablası yanlış hatırlamıyorsam… İlk izlediğimde şok
olmuştum. Dolayısıyla T-Bag’in yaptıklarını savunmasam da motivasyonunu
anlayabiliyor ve ne sebeple yapmış olabileceğini tahmin edebiliyorum.
-
Bellick:
Bellick, polis olamadığı için gardiyan olmuş, hayatta hiçbir başarısı
bulunmayan bir insan. Hatta ilk sezonlarda ondan nefret ediyorsunuz ama sonra
kanınız ısınıyor hatta onun için üzülüyorsunuz. Özellikle Bellick’in ölüm
sahnesi beni üzmüştü. Sadece kendinizin değil ekibin de üzülmesi iyice
kahrediyor sizi. Neticede bu yola beraber çıktılar.
-
Mahone:
Hırsının esiri olmuş, kirli bir ajan. Geçmişte yaptığı şeylerden dolayı
bağımlı. Nereden baksan çukurda bir adam ama dizi sektörü öyle bir şey ki size
asla sevmem dediğiniz insanı bile sevdiriyor. Bu açıdan kitleleri yönlendirmek
için de güçlü bir silah. Her neyse sapmayalım.
-
Kellerman: Bir iyi bir kötü. Gri bir karakter. Çok şey
yaşamış. Onu düşününce aklıma tek sahne geliyor. Otel odasında, kafasına silah
dayayıp ateş etmesi ve silahın tutukluk yapması. Aslında ne kadar zor bir
durumda olduğu bence başka bir sahneyle anlatılamazdı.
Sonuç
olarak: Bugün 27 Aralık. Yaklaşık 1 yılın ardından Culpa Mia – Culpa Tuya
ikilisinin ikinci filmi Culpa Tuya yayınlandı. Çok geniş kitlelere hitap ettiği
için bu seriyi de ele almak istiyorum. Culpa Mia’yı sosyal baskılardan dolayı
izlesem de Culpa Tuya’yı istediğim için izleyeceğim. İnceleme yazısında biraz
magazinsel olaylara da değineceğim. Gossip Girl’lük yapalım biraz.
Kendinize
iyi bakın. Bir sonraki incelemede görüşmek üzere.
NOT:
Bir sonraki inceleme beğendiğim bir Türk yapımı olan AŞK 101 hakkında olacak.
Büyük ihtimalle 20 Ocak’ta yüklerim siteye.
Bu arada incelemesini yapmayı düşündüğüm içerikleri bloğa girdiğiniz sayfada soldaki üç çizgiye tıklayarak görebilirsiniz. İçerik – Tarih şeklinde yazıyor.
Kullandığım
Resimler:
https://i.pinimg.com/originals/77/d4/14/77d41441c879817240323e1e37b4e2d2.jpg
https://tvline.com/wp-content/uploads/2015/08/prisonbreak_returns_sara.jpg
https://cdn.kayiprihtim.com/wp-content/uploads/2021/11/Ask-101-2.-sezon-incelemesi.jpg
https://www.parkinsonsnsw.org.au/wp-content/uploads/2021/04/Four-happy-hormones-1-e1603855201997.jpg





Yorumlar
Yorum Gönder